İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun son dönemde yaptığı açıklamalar, uluslararası arenada büyük bir tartışma başlattı. Gazze'deki insani durumu ele alan Netanyahu, "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" ifadesini kullanarak, bölgedeki yaşam koşullarının belirli bir düzeyde olduğunu öne sürdü. Ancak bu açıklama, pek çok insan hakları savunucusu ve Gazze'deki yerel halk tarafından ciddi bir şekilde sorgulandı. Zira, dünya genelinde bu konu üzerinde yapılan araştırmalar ve tanık ifadeleri, Netanyahu'nun iddialarının oldukça tartışmalı olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların raporları, Gazze'deki insani krizin, ayrıntılı bir şekilde gözler önüne serilmesini sağlıyor.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, Gazze'deki nüfusun üçte biri acil insani yardıma muhtaç durumda. Bu, 2022 yılında 2,1 milyon insanın hayatını etkiliyor. Yeterli gıda, su ve sağlık hizmetlerine erişim noktasında yaşanan sıkıntılar, bölgedeki insanları her geçen gün daha da zor bir duruma itiyor. Gazze'deki ailelerin yüzde 60'ı yetersiz beslenme sorunu ile karşı karşıya, bu durum çocuklarda büyüme geriliği gibi kalıcı sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.
Netanyahu’nun "kimse açlıktan ölmüyor" açıklamasının ardından, bölgedeki yerel yardım dernekleri ve insani yardım kuruluşları, durumun ciddiyetini gözler önüne seren gerçek verilere dikkat çekti. Yalnızca 2023 yılında, Gazze'de 5 yaş altı çocuklarda yetersiz beslenme oranı yüzde 41 olarak kaydedildi. Bu durum, Netanyahu'nun açıklamalarının ne denli gerçek dışı olduğunu ortaya koyuyor. Yerel halkın, günlük yaşamında karşılaştığı zorluklar ve uluslararası yardım kuruluşlarının sunduğu yardımlar arasındaki uçurum, bu tür açıklamaların sorgulanmasına neden oluyor.
Gazze'de yaşayan tanıklar, Netanyahu'nun ifadesinin gerçeği yansıtmadığını ileri sürüyor. Birçok insan, açlıktan ve yetersiz sağlık hizmetlerinden muzdarip olduklarını dile getirirken, acil yardım sisteminin çökme noktasına geldiğini aktarıyor. Özellikle çocukların durumunu ve ailenin temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmanın ne kadar zor olduğunu ifade eden aileler, yardım talep edenlerin artan rakamlarını gözler önüne seriyor. Bu bağlamda, “Eğer devlet yardımı almazsak, çocuklarımız aç kalacak,” diyen bir baba, yaşadığı çaresizliği aktarıyor.
Bölgedeki bu insani krizi sürdüren birçok faktör var. Süregelen savaş, abluka ve yetersiz sağlık hizmetleri, Gazze halkının gelecek umudunu her geçen gün azalmasına neden oluyor. Yerel halk, sadece yiyecek değil, aynı zamanda temel sağlık hizmetlerine de erişim konusunda büyük sıkıntılar yaşıyor. Kahvaltıda yemek yerine su içerek geçiştiren çocuklar, bu durumu değiştirebilmek için hayırseverlerin yardım elini uzatmasını bekliyor.
Netanyahu'nun açıklamalarının ardından, sosyal medya platformlarında da bu konuya yönelik ciddi bir itiraz ve öfke patlaması yaşandı. İnsan hakları savunucuları, gerçeklerin yanlış yansıtılmasının kabul edilemeyeceğini savunarak, daha fazla dikkat çekilmesi gereken bu durumu kamuoyuna duyurmak için çeşitli kampanyalar başlattılar. Uluslararası insan hakları kuruluşları, bölgedeki durumu daha net bir şekilde belgelemek amacıyla alan çalışmaları yapmayı sürdürüyor.
Tüm bu veriler ışığında, Netanyahu'nun Gazze'deki insani bazı gerçekleri görmezden geldiği ve rakamların gerisinde kalan bir tablo çizdiği açık bir gerçek. Mücadele eden Gazze halkının sesi olunmalı ve gerçeklerin herkes tarafından duyulması sağlanmalıdır. Dünya, bu zor ve sarsıcı durumun üstesinden gelmek için daha çok sorumluluk almalı, Gazze'de yaşayan insanların insani haklarının ihlalinin önlenmesine katkıda bulunmalıdır. Sadece konuşmakla kalmayıp, el ele vererek, bu zor durumları geride bırakmak adına bilinçli ve etkili adımlar atılmasını sağlamak hayati önem taşımaktadır. Netanyahu’nun savunmalarının aksine, Gazze'de açlıktan muzdarip olanların sesini duymak da son derece hayati bir meseledir.