Ülkemizi derin bir üzüntüye boğan Erva olayı, toplumu birbirine kenetleyen bir adalet arayışına dönüşmüştü. Geçtiğimiz aylarda küçük yaşta yaşamını yitiren Erva’nın trajik hikayesi, birçok kişinin yüreğini dağladı. 7 yaşındaki masum bir çocuğun, hayattan almak için canice katledilmesi, toplumda büyük bir infiale yol açmıştı. Kayboluşu sonrası yapılan aramalar ve sonrasında yaşanan gelişmeler, ailenin yaşadığı acıyı katmerleştirdi. Olayın faali olarak zihinleri ve kalpleri derinden yaralayan cani, yakalandıktan sonra adalete teslim edildi. Şimdi ise adaletin tecellisi için beklenen ceza nihayet belli oldu.
Küçük Erva, güler yüzlü ve hayat dolu bir çocuktu. 7 yaşındaki minik kız, ailesinin en gözde üyelerinden biriydi. Bir gün, eve dönerken kayboldu ve tüm ailesi ile komşuları Erva’yı aramaya başladı. Günler geçtikçe, umutlar azalırken, yapılan aramalar sonucunda, küçük kızın cesedinin parçalanmış halde bulunması, ülkede büyük bir yas havası oluşturdu. Erva'nın kayboluşuyla birlikte, aile ve yakın çevresi büyük bir travma yaşarken, bu trajik olayın ardından sosyal medya ve çeşitli platformlar, Erva için adalet çağrıları ile dolup taştı. Herkes, küçük kızı katleden caninin cezasını çekmesini istiyordu.
Polis ekipleri, Erva'nın katilinin peşine düşerek, detaylı soruşturmalar ve incelemeler gerçekleştirdi. Elde edilen deliller sonucunda, korkunç cinayeti işleyen cani yakalandı ve mahkemeye çıkarıldı. Mahkemede yüzleşen Erva'nın katili, tüm ülkenin dikkatini üzerine çekerek, kendini savunmaya çalıştı. Ancak gördüğü tepkiler ve elde edilen deliller, onun aleyhine işlemişti. Mahkeme, kamuoyunun da büyük bir dikkatle izlediği duruşmalar sonucunda, suçlu bulunarak müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bu karar, adaletin tecellisi adına önemli bir adım olarak nitelendiriliyor. Birçok insan sosyal medyada, Erva için adaletin sağlanmış olmasından dolayı sevinçlerini dile getirdi. Ancak, bazıları ise bu cezanın, yaşanan acıların ve kaybın yanında yetersiz olduğunu savundu.
Erva’nın davası, yalnızca bir cinayet davası olarak değil, aynı zamanda çocukların güvenliği, kadınlar ve çocuklara yönelik şiddetle mücadelenin de bir sembolü haline geldi. Ülke genelinde, cinayetler ve çocuk güvenliği konusuna daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan sesler yükselmeye başladı. Bütün bunların yanı sıra, Erva’nın ailesine bir nebze olsun bir teselli olabilmesi amacıyla toplumun kendisine nasıl bir duyarlılık gösterdiği de gözlerden kaçmadı. Bu acı olay, hem aileleri hem de toplumumuzu, çocuklarımızı koruma bilincini artırmaya itti.
Son olarak belirtmek gerekir ki, adalet, yalnızca cezalandırma ile değil, aynı zamanda toplumsal bilinçlenme ile de mümkün. Erva’nın hikayesi belki kaybedildi ama bireylerin, ailelerin ve toplumun mücadelesi, bu tür acı olayların bir daha yaşanmaması için bir ışık olmalıdır. Her birimiz, çocuklarımızın güven içinde büyüyecekleri bir ortam oluşturmak için üzerine düşeni yapmalı; cinsiyet, yaş veya başka bir ayrım gözetmeksizin, insanlık onurunu koruma yolunda adımlar atmalıyız. Unutulmamalıdır ki, her çocuk, güzel bir geleceği hakediyor.