Kanser, günümüzün en sinsi hastalıklarından biri olarak kabul ediliyor. Her yıl milyonlarca insanın hayatını etkileyen bu hastalığın birçok türü ve nedenleri bulunuyor. Ancak son dönemde bir kadının yaşadığı korkunç deneyim, bu hastalığın ne denli sinsi olabileceğini gözler önüne serdi. 35 yaşındaki genç bir kadın, memesinde bulunan bir tümörün tüm vücuduna yayılma sürecini ve bu süreçte yaşadığı zorlukları anlatarak, kanseri bir ‘sessiz katil’ olarak tanımladı. Bu açıklama, hem tıp dünyasında hem de toplumsal farkındalık açısından büyük yankı uyandırdı.
Kansere dair konuşmalar genellikle korkutucu olabiliyor, ancak hastalık nedir, nasıl algılanmalı ve tedavisi hakkında neler yapılmalıdır soruları her zaman güncelliğini koruyor. 35 yaşındaki kadın, memesinde hissettiği birkaç küçük kütle ile doktoruna gitti. İlk başta, bu kütlelerin zararsız olduğu düşünülerek bir tedaviye başlanmadı. Ancak, zamanla bu kütlelerin büyüyerek vücuduna yayıldığını fark ettiğinde iş işten geçmişti. Genç kadın, "Ben sadece hafif bir rahatsızlık hissetmiştim. Doktor bana bunun normal olduğunu söylese de aklımda bir şeyler vardı. Bir şeylerin doğru gitmediğini hissettim," diyor.
Bunun üzerine ise durumu ciddiye alan kadın, ikinci bir görüş almak için başka bir uzmana gitti. Bu süreç, kanserin “sessiz bir katil” olduğunu anlamasını sağladı; çünkü başlangıçta hiçbir belirti göstermedi. Kanserin vücuduna hızla yayılmasına dair kısa sürede aldığı sonuçları dinleyince ne yapacağını bilemedi. "Her şey bir anda değişti. Doktor yanımda oturmuş, yüzüme bakarak 'kanserinizi tedavi etmeye çalışacağız,' dedi" diye ekliyor. Bu durum, birçok kadın için bir uyanış niteliği taşıyor.
Ülkemizde her yıl binlerce insanın karşılaştığı bu durum, çoğu zaman geç teşhis nedeniyle hayatları sonlandırabiliyor. İstatistiklere göre, kadınların meme kanseri teşhisiyle karşılaşma oranı son yıllarda ciddi bir artış göstermektedir. Böyle bir durumla karşılaşmamak için sağlık kontrollerinin önemi büyük. Genç kadın, bu deneyimlerinden yola çıkarak, her kadının düzenli kontroller yapması gerektiğini vurguluyor. “Hiç beklemediğiniz bir anda hayatınız tepetaklak olabilir. Bu yüzden her ay kendinizi muayene etmelisiniz” diyor.
Bütün bu yaşananların ardından, kadın bir sosyal medya kampanyası başlatarak diğer kadınları bilinçlendirmek amacıyla uğraşmaya başladı. “Kanserin görünmez yüzünü herkes görmeli. Benim hikayem bu mücadelede yalnızca bir örnek,” diye ekliyor. Ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok uzman, bu tür kampanyaların farkındalık yaratma açısından son derece önemli olduğunu vurgulamaktadır. Eylül ayının son haftası, Dünya Meme Kanseri Farkındalık Haftası olarak kabul edilmektedir ve bu haftada düzenlenen etkinlikler ise hem bilgilendirme hem de toplumsal dayanışma açısından büyük bir öneme sahiptir.
Bu tür örneklerin yayılması, pek çok insana ilham kaynağı olmaktadır ve her bireyin sağlığına dikkat etmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Geçmişte yaşananların ışığında, toplum olarak sağlıkla ilgili her konuda daha hassas olmamız gerektiği açıktır. 35 yaşındaki kadının hikayesi, belki de birçok kişiye seslenerek, farkındalık yaratma adına önemli bir adım olmuştur. “Beni daha güçlü biri haline getirdi. Artık hayatı daha çok seviyorum,” şeklinde dile getirdiği sözleri, kanserle mücadele eden diğer hastalara da umut ışığı olmaktadır.
Sonuç olarak; kanserin tehlikeli yüzüyle yüzleşmek, onun yalnızca vücut sağlığımızı değil, ruhsal ve zihinsel sağlığımızı da etkilediğini anlamak son derece önemlidir. Böyle zorlu bir yolculuğa çıkan kadınlar, toplumsal destek ve bilinçlenme yoluyla güçlenmeli ve hayatta kalma mücadelesinde yalnız olmadıklarını hissetmelidir. Sağlık asla ihmal edilmemeli ve herkes bu konuda farkındalığını artırmalıdır.